Bulunduğunuz Kategori: 2011

9
Eyl

“Zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz yok.”

Filmin başrollerinde Nejat İşler (Kaan), Yiğit Özşener (Mete), Ahu Türkpençe (Zeynep) gibi başarılı isimler yer alıyor.

Kaan çeşitli kitapların basımını yapan yayınevi sahibidir. Mete’nin ise Kadıköy’de barı vardır. Mete’nin plak ve çeşitli koleksiyonları bulunmaktadır.

90′lı yılların yarısına gidilen filmde, Mete ve Kaan’ın ilginç radyo programları konu edilir. Bu radyo programında Kaan ve Mete sanki herhangi bir yerde oturmuşlarda aralarında sohbet ediyorlarmış gibi sohbet ederler. Bu program hem dinleyenlerin hem de sunan Mete ve Kaan’ın yaşamını değiştirecektir. Kaan program öncesinde yalnızlığını her gün başka bir kadınla günü birlik yaşayarak geçirmektedir.

Program hızla yayılmaya başlayınca da hayatlarında değişiklik olmayan Kaan ve Mete yine normal şekilde yaşamaya devam ederler. Kaan yine aynı şekilde yaşarken aradığı tutkulu aşkla karşılaşır. Bu kız Zeynep’tir. Zeynep ile aralarında görüş farklılığı olsa da tutkusunu kaybetmemeye çalışır Kaan.

5
Ağu

“İyi günde kötü günde..”

Yönetmenliğini Dermont Mulroney’in üstlendiği, Kellan Lutz, Mandy Moore Jessica Szohr, Jane Seymour, James Brolin’in başrollerini paylaşıtğı 2010 yapımı komedi-romantik film türüdür.

Evlilik danışmanlığı yapan Ava’nın hayatı, süpriz bir şekilde babası ve annesinin boşanmasıyla birlikte alt üst olur. Bu durum hiç beklemediği bir anda gerçekleştirmiştir. Çünkü kendi düğünün üzerinden az bir zaman geçmişken; anne-babasının evliliklerinin 30.yılında bitmiştir. 30.yıl nedeniyle bir kokteyl-davet vermek üzere yaşanan bu olaylar tüm planları mahvedecektir. Ancak durum karışık olsada Ava düşüncesinden engel tanımıyacaktır. Bir şekilde bu evliliği kurtarma çabasına girecektir. Ava’nın çabaları başarılı sonuçlanacak mı ? yoksa bu durumu kurtarma derdindeyken kendi evliliği ve iş kariyeri tehlike altında mı kalacaktır ? İyi seyirler…

22
Tem

Harry Potter Beyaz Perdeye Elveda Dedi

2001 yılında ilk defa seyirciye merhaba diyen Harry Potter serisi, tam 11 yıl sonra yine beyazperde de seyirciye elveda diyor. Son kitabı 2007 yılında çıkan ve o günden beri beklenen muhteşem finalin nasıl olduğunu elbette herkes gibi okurlarıda bekliyordu.

Öncelikle kitabı okuyan biri olduğumu belirtiyim. Çünkü bazı yerlerde kitaba dayanarak yorumlarda bulunucam. İzleyenlerin de bileceği gibi “Ölüm Yadigarlari: Part 1” Voldemort’un mürver asayı Dumbledor’un mezarından çalması ile bitmişti. Yeni filmimiz de işte tam buradan başlıyor.

Film, Part 1 gibi kitaba sadık kalmış görünüyor. İzlerken seyirciyi sıkmıyor ( en azından seyirci final duygusuyla bu sıkılmayı yaşamıyor). Kitapta bazı sahneler vardı ki filmde de okuyucular bunları görmeyi umut ediyordu. Öylede oldu. Snape’in çocukluğu ve Lily Potter ile olan geçmişi küçük anektotlarla da olsa bizlere gösterildi. Buna oranla ise, kitapta olup filmde göremediğimiz ve keşke olsaydı dediğimiz sahnelerde yok değil. Buna en güzel örnek Lupin ve Tonks’un ölümleri ve Sentorların (At adamların) savaşa dahil olma sahneleri…

David Yates seriye çok açık dille bambaşka bir kalite getirmişti. Bunu son 2 filmde gözler önüne serdi. “Ölüm Yadigarları: Part 2” de de bu kalitesini sürdürmeye devam etmiş. Fakat gözlerden kaçmayacak bi unsur var.

14
Haz

Karayip Korsanları: Gizemli Denizlerde

Karayip Korsanları serisini seyircinin vazgeçilmezi haline getiren 2 unsur var. Bunlardan biri Johnny Depp’in Sparrow karakteriyle büyük başarı elde etmesi, bir diğeri ise alışıldık korsan filmlerinin aksine daha keyifli ve eğlenceli bir düzenin işlenip seyirciye sunulması. Hal böyle olunca yapımcılarda uslu durmayıp seriyi uzatma kararı alıyor.

İlk 3 film ile büyük beğeni toplayan seri, 4. Filmle geçen günlerde karşımızda yer aldı. Aslında sinemaya gitmeden önce herkesin aklında şu 3 soru yer alıyordu. Penelope Cruz rolüne uymuş mu ? Yeni oyuncularla filmin tadı bozulmuş mu? Johnny Depp eski partnerleri olmadan Sparrow’a nasıl bir tat getirmiş olabilir? Aslında tüm bu soruların cevabını filmi izleyince fazlasıyla alıyoruz.

Öncelikle Keira Knightley ve Orlando Bloom’un seriden çıkması izlediğiniz dakikalar boyunca unu hissedebiliyorsunuz. Gözleriniz ne kadar onları arasa da bu sadece alışkanlıktan dolayı olmuyor.

9
Haz

“Tuzak”

Tuzak - Piyanist ile başarısına başarı katan Adrian Brody, filmde tek başına Naziler’den korunmaya çalışıyor, yaşam mücadelesi veriyordu. Tek başına sergilediği bu performansla seyirciyi sıkmadan filmin içine çekmeyi başarmıştı. Yıllar sonra yine Piyanist’te olduğu gibi tek başına bir yapımda yer almaya kalkışmış. Film ormanlık bir alanda kaza geçirmiş aracın içinde gözlerini açan bir adamın hayatta kalma mücadelisini konu alıyor. Kim olduğunu, arabada ne aradığını ve kazayı nasıl geçirdiğii hatırlamayan adam, ilk önce arabadan kurtuluyor ardından da vahşi doğada yaralı bacağıyla yaşam mücadelesi vermeye çalışıyor.

Seyirci Adrian Brody’nin hayatta kalma mücadelesine odaklanırken, bir yandanda arada verilen ipuçlarının yardımıyla kazanın nasıl gerçekleştiğini,adamın kim olduğunu ve orada ne aradığı gibi sorulara cevap bulunmasını sağlıyor.

© Copyright 2010-2014 Sinemayı Bloglamaya Hazır mısınız?. Tasarım: — Dream Theme.

Üye Girişi Valid XHTML 1.0 Transitional I Love You Wordpress