Bulunduğunuz Kategori: 2013

21
Kas

Devil’s Pass - Şeytan Geçidi..

Devil’s Pass..

Genel hatları ile 1959 yılında, bir grup Rus dağcının, Ural dağları’nda tırmanışta iken esrarengiz bir şekilde ölmesinden esinlenerek ; yıllar sonra bu olayın sırrını anlamak amacı ile aynı yere giden Amerikalı Öğrencilerin başından geçen tuhaf olayları anlatan filmin yönetmeni Renny Harlin…

Renny Harlin adı sinemayı çok yakından takip etmeyen kişilere yabancı gelebilir lakin kendisi birçok baba filmin yönetmenidir. ‘Zor Ölüm 2’, ‘Dağcı’ , ‘Beyin AvcılarI’, ‘Mavi Korku’ ve ‘Exorcist: The Beginning’ gibi… Tabi tüm bu şahane, çoğu kült olmuş filmlere bakınca, çekimleri Blair Cadısı’nı andıran ‘Devil’s Pass’ sanki liseli bir gencin çektiği amatör bir belgeselmiş gibi kokan sahneleriyle büyük hayal kırıklığı… Bruce Willis, Samuel L. Jackson, Sylvester Stallone’li kadrolardan sonra adı sanı duyulmamış üç beş gençle neden üçüncü sınıf bir gerilim/korku filmi çekmeye kalktı bu usta yönetmen diye sormadan da edemiyor insan. Ama tüm bunları bir kenara koyup sorgulamazsanız, bir problem kalmıyor ortada çünkü film iyi.

20
Kas

“Bazen daha kötü bir şey yapmanı engellemek için kötü bir şey yapman gerekir.” - Stoker

Güney Kore’nin en ünlü yönetmenlerinden, muhteşem üçlemesi ile sinemaseverlerin gönlünde taht kuran Chan- Wook Park’un ilk Hollywood denemesi olan Stoker, yönetmenin diğer filmlerinin yanında biraz Hollywood kalıplarına girmiş kalıyor. Çok daha yumuşak,çok daha sakin ve kansız… Lakin seyirciyi yeterince rahatsız edebilme gücüne de sahip…

‘Bazen daha kötü bir şey yapmamak için kötü bir şey yapmak zorundasındır.’ savından beslenerek ; bir babanın, evladının içindeki öldürme zevkini sezermişçesine ona ‘avcılık’ yapmayı kendi elleriyle öğretmesi hikayesiyle ara ara beslenerek aile, kan bağı, içgüdü, cinsellik ve gerilim kutuplarında gezinen film, muhteşem çekimleriyle de görüntü yönetmenine şapka çıkarttırıyor. Renkler, kontrastlar ve geçişler çoğu yerde ruhunuzu dinlendiriyor.

Güney Kore filmlerindeki tek etkiyi sade diyaloglarda bulduğum film, Hollywood filmlerine göre çok daha sessiz ve sakin. Uzun diyaloglar, gereksiz konuşmalardan ziyade mimikler

19
Kas

“Houston, bu görev hakkında kötü hislerim var!” - Gravity

Uzaydan yeryüzünün renklerini izlemek.. hem de radyoda çalan güzel şarkılarla, sessiz ve huzurlu..

2013 Venedik Film Festivali’nde “Future Film Festival Dijital” ödülüne layık görülen film Alfonso Cuaron yönetmenliğinde, sanatsal sinematografinin nasıl ifade edileceğini başarılı bir şekilde bizlere gösteriyor. Yönetmen Cuaron’ un tek planda çektiği filmde Sandra Bullock (Ryan Stone) ve George Clooney (Matt Kowalsky) başrollerde izliyoruz. Bu ikiliyi bir nevi hayatta kalma filmi olan Gravity’ de seyretmekte apayrı bir deneyim oldu.

Uzay boşluğunda geçen 91 dakikayı özel kılan Alfonso Cuaron ve görüntü yönetmeni Emmanuel Lubezki’ nin (“Children of Men” filminde de beraber çalışmışlardı) cesareti ve başarısıdır.

10
Eyl

UMUT VEREN BİR FİLM: DISCONNECT

Bu yazı ayrıntılı bir film inceleme yazısından çok methiye düzme yazısıdır diyebilirim öncelikle.

Disconnect…
Üç farklı hikaye, bir mesaj, orijinal bir işleyiş.

2
Eyl

”Kurucularımızın sunduğu arınma gecesi başlasın”- The Purge(2013)

Yakın gelecek: 2022
Abd hükümeti, yılda bir gün 12 saat boyunca bütün suçları legal hale getirir ve akşam 7′den sabah 7′e kadar bütün karakol ve hastaneleri kapalı tutar.

Arınma gecesi geldiğinde, güvenlik sistemleri ile uğraşan James Sandin ve ailesi güvenli olduğunu düşündükleri evlerinde beladan uzak, huzurlu bir gece geçireceklerini düşünürler.
Ta ki bir hata yapana kadar…

© Copyright 2010-2014 Sinemayı Bloglamaya Hazır mısınız?. Tasarım: — Dream Theme.

Üye Girişi Valid XHTML 1.0 Transitional I Love You Wordpress