Karayip Korsanları: Siyah İnci’nin Laneti

Karayip Korsanları: Siyah İnci’nin Laneti tipik alışıla gelmiş korsan filmleri arasından sıyrılıp kendine özgü bir yer edinmeyi fazlasıyla hak eden bir yapım. Başrollerinde Makas Eller,Hayalet Süvari gibi başarılı yapımlara sahip Johnny Deep, Yüzüklerin Efendisi serisi ile adından söz ettiren Orlando Bloom ve Hollywood’un yeni yüzlerinden Keira Knightley yer alıyor.

İngiltere topraklarında yaşayan sıradan bir valinin kızı olan Elizabeth Swan, küçükken bulduğu kolye yüzünden acımasız korsan Kaptan Barbossa tarafından kaçırılır. Bir diğer korsan olan Jack Sparrow, Elizabeth’in çocukluk arkadaşı Will Turner ile işbirliği yapar. Oysa Jack’in tek düşündüğü Barbossa’nın elindeki gemisi Siyah İnci’dir.

Peşinde oldukları korsanlar ise geceleri gerçekleşen bir lanete sahiptir. Bu laneti ortadan kaldırmanın tek yolu kaçırdıkları genç kadını kullanmaktadır.

Karayip Korsanları: Ölü Adamın Sandığı

İlk filmiyle gişelerde yüzleri güldüren Karayip Korsanları, devam filmiyle karşımıza çıkıyor. Serinin bu 2. Yapımında, gözü pek delikanlımız Will Turner, Elizabeth ile evlenme arifesindedir. Düğün hazırlıkları yapıla dururken çılgın dostumuz Jack Sparrow ise başına bela aramaktadır.

Jack’in, lanetlerle dolu uçan hollandalı’nın kaptanı Davy Jones’a olan borcu gün ışına çıkar. Bu borcu ödemezse ömrünün sonuna kadar uçan Hollandalıda esir kalacağının farkındadır. Her şeyden kurtulmayı pek ala beceren çılgın korsanımız Jack, lanetli kaptan Davy Jones’u öldürmesi halinde uçan Hollandalıya hükmedebileceğini öğrenir. Bunu öğrenmesinden sonraysa işler değişmeye başlar.

Tüm bunların gölgesinde olaylardan habersiz olan Will ve Elizabeth, Jack’in bu umursamaz tavırlarından nasibini alacaktır…

Sucker Punch (2011)

Zack Syneder’in ilk olarak 2004 yılında karşımıza Ölülerin Şafağı ile çıkışını hepimiz hatırlarız. O ağır, anlamsız yürüyüşlere sahip zombilerin yerine, koşan, zıplayan eğlenceli zombileri işlemesiyle tüm dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştı. Daha sonra 300 ve Watchmen gibi çizgiroman uyarlamalarını ekranlara taşıyan Syneder, fantastik öğelerle aksiyonu karıştırarak başarısını kat ve kat artırmıştı.

Yeni filmi Sucker Punch’ta ise bizlere samuraylar, robotlar,savaşlar ve ejderhalarla dolu fantastik bir dünya sunuyor. 1950’ lerde akıl hastanesinde yatan bir kız olan Baby Doll yani namı diğer Sucker Punch’un hayal dünyasına ilerliyoruz. Dış nedenlerden kendini soyutlayan Baby, kısa süre sonra kendisine lobotomi yapılacak olduğundan hastanedeki diğer arkadaşlarıyla hayal dünyasında yolculuğa başlar.

Yaşam Şifresi

Source Code - Sinemaya yeni bakış açısı kazandıran isimlerden birisidir Duncan Jones. 2009 Yılında sinemalara bağımsız yapımı Moon/ Ay ile adım atan Jones, ikinci filmi Source Code ile seyircilere unuttuğumuz o bilim kurguyu tekrardan aşılıyor.

Jones’ın dijital efektler yerine daha mekanik ve dekora dayalı görselleri seçmesi ise kendi yönetmenliği üzerine farklı bir tarz kazandırıyor.

Source Code ile, sinemaya 2 yıllık aradan sonra bir hollywood yapımıyla devam etmeye karar vermiş görünüyor.Jack Gyllenhall, Michelle Monaghan ve Vera Farmigan’ın başrollerini paylaştığı Source Code, yine içinde bilim kurgu-süprizler ve gizemler barından bir yapım.

Hızlı ve Öfkeli 5 Rio Soygunu

Modifiye araçlar, hız ve suçun bir araya gelişi…tabi ki aklınıza ilk gelen Hızlı ve Öfkeli serisidir. Vin Diesel’in Dominic Toretto rolüyle özdeşleştiği Hızlı ve Öfkeli serisi 5. filmiyle modifiye araçları ve iyiyle kötünün savaşını anlatmaya devam ediyor.

Serinin 4. filminde Dominic arkadaşlarının yardımıyla hapishane aracından kurtulmuştu. 5. film işte tamda buradan devam etmekte. Ekip bir yandan peşlerine takılan uyuşturucu baronu Hernan Reyes’i bitirmeye çalışırken, diğer yandan da peşlerindeki FBI ajanlarından kurtulmaya çalışıyor. Peşlerinde ki FBI ajanı Luke Hubbs (Dwayne Johnson), aynı zamanda Brian’ın (Paul Walker) birimden eski arkadaşı. Ancak Brian’ın da sokaklara geri dönmesinden dolayı o da artık bir hedef haline girmiştir.