Author Archives: SineBlog

29
Ara

Hayata bakış açınızı yeniden gözden geçirmek ister misiniz? - Düşler Diyarı

Son Oscar’dan hatırladığımız bu filmi, farklı tatlar arayanlara; klişe konulardan uzak, sinemanın büyüsüne kapılıp gitmek isteyenlere ilaç gibi geleceğini düşünerek yazdım.

‘Juicy and Delicious’ isimli tiyatro oyunundan beyazperdeye uyarlanan yapım, 2012′ de Cannes’ dan dört dalda, başka festivallerden de çeşitli dallarda toplamda 35 ödül sahibi filmi merak etmemek elde değil. Çocuk oyuncu Q. Wallis’ in üstün performansıyla (Oscar adaylığı getirmişti), yönetmen Benh Zeitlin’ in ilk uzun metrajlı filmi olmasına rağmen bütün dikkatleri üzerine çekti, bence bu adamın çok özel bir görsel dili var. İkinci filmini merakla bekliyorum.

Filmin konusu; Louisiana’nın kuzeyinde yaşayan Bathtub ismindeki fakir ama mutlu topluluk, kendi emekleriyle yaptıkları kulübelerde doğayla savaşıyorlar, global bir sorun olan küresel ısınmanın etkilerinden ve selden korunmaya çalışıyorlar.

25
Ara

“Kahramanlar, bazen kaderleri ağırlığında acı çekerler. Fakat, onları güçlendiren de bu acıdır.” - Midnight FM

Koreliler, gerilim türündeki filmlerde gerçekten çok başarılı yapımlar ortaya çıkarıyor. Fakat en büyük eksileri ise polisleri olaya dahil etmeleri. Yok yani film boyunca zaten hiçbir işe yaramıyorlar filmde olmasalar eksikliğini bile fark etmeyiz o derece başarısızlar. Bu izlediğim ikinci Kore yapımı gerilim filmi ve ilk filmde de polisler hiçbir işe yaramıyorlar. Tabii izleyiciyi sinir etmekten başka. :)) Neyse neyse, filme dönsem iyi olacak sanırım..

Ko Sun-young, işinde son derece başarılı bir haber sunucusudur. Ayrıca geceleri ise radyo programı sunuyor ve programında ise film müziklerine yer vermesi sinema severleri filme daha ilk dakikalarda bağlıyor. Sun-young, kızının ameliyatı için Amerika’ya gitmek zorundadır ve son yayını ile dinleyicilere güzel bir veda etme niyetindedir. Mikrofonun başına geçer ve film müzikleri ile film replikleriyle enfes bir programa başlar. Fakat yayın arasında gelen bir telefon ile tüm yayın akışını değiştirmek zorunda kalacaktır.

22
Ara

“Kızını hayatta tutabilmek için saniyelere meydan okuyan baba..” - Hours

30 Kasım’da trafik kazasında hayatını kaybeden Paul Walker’ın son filmi.. Film belki mükemmel değildi, fakat babanın kızını hayatta tutabilmek için çabası sanırım sizi filme kilitliyor. Tek mekanda geçen filmlerde oyuncunun performansı ve yönetmenin başarısı o filmi izlenir kılmıyor mu? :)

Katrina kasırgası sırasında eşini doğum sırasında kaybeden bir adamın hikayesini anlatıyor. Bebeği, henüz kendi kendine nefes alamadığı için solunum cihazına bağlıdır. Kasırganın şiddetli şekilde devam etmesiyle hastanenin boşaltılmasına karar verilir. Fakat Nolan ve bebeği taşıyacak donanımlı bir ambulans olmadığından hastanede beklemek zorundadırlar.

Birkaç saat içinde tüm şehirde elektrik gider ve Nolan o an ne yapacağını bilemez. Bebeğinin kendi kendine nefes alabilmesi için sadece 48 saat solunum cihazının çalışması gerekmekte.

11
Ara

“Düşünme tarzını değiştirirsen, hayatını da değiştirirsin.”

“Düşünceni değiştirirsen, kendini de değiştirirsin.”

Filmin ilk fragmanı çıktığı zaman tüm herkes Step Up serisi ile kıyaslamaya başladı ve vizyona girdiği anda da bu kıyaslama yapılarak filme not verildi. Filmi izlemeye başladığınızda Step Up aklınıza geldiği an çabucak bundan sıyrılıp filme odaklanmaya çalışın derim. :)

Break dansın kalbi olan Battle of the Year yarışmaları her yıl onlarca ülkeyi, binlerce izleyiciyi bir araya getirerek dansın ve müziğin dibine vuruyorlar desek yanlış olmaz sanırım. :) ABD, bu yarışmaya 15 yıldır katılıyor fakat bir türlü 1. olamıyordu. Dante Graham, sponsor olduğu takımın ne yapıp edip bu yıl 1. olması için elinden geleni yapmayı kafasına koymuştur ve ilk olarak takımın başına başarılı olabilecek birini getirmeyle başlayacaktır.

9
Ara

“En iyisini iste, en kötüsüne hazır ol.” - Prisoners

Denis Villeneuve, 2011 yılında İçimdeki Yangın filmi ile isminden baya bir söz ettirmiş bir yönetmendir. Her ne kadar izlemek istediğim fakat sürekli unuttuğum bir film olsa da.. Hakkında bugüne kadar olumsuz bir yorum okumadım. Bu yazıyı yayınladıktan hemen sonra bu filmi seyredeyim bari yoksa gene unutacağım. :))

Bugüne kadar seyrettiğim filmlerin yönetmen kısmına çok nadir dikkat ederim. Bu da o nadir filmlerden bir tanesi oldu benim için. :) İzlerken senaryosunda çok fazla eksik ya da hata bulsam da.. Yönetmen ve oyuncuların (Hugh Jackman , Jake Gyllenhaal, Terrence Howard) performansı sayesinde bu yılın en iyi filmleri arasında yerini alabilecek bir film ortaya çıkmış doğrusu.

İki komşu şükran günü sebebi bir araya gelmiş ve keyifli bir gün geçirirken bir anda hayatları altüst olmuştur. 2 küçük kız esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmuştur. Olayın polise bildirilmesinden sonra bu dosyaya atanan dedektif (Jake Gyllenhaal) kızları bulmak için elinden geleni yapsada ne yazık ki bir sonuç alamamaktadır.

© Copyright 2010-2014 Sinemayı Bloglamaya Hazır mısınız?. Tasarım: — Dream Theme.

Üye Girişi Valid XHTML 1.0 Transitional I Love You Wordpress