Author Archives: SineBlog

2
Oca

Sinemanın Geleceği Aranıyor! - 12. Uluslararası Altın Boğa Kısa Film Festivali

12. Altın Boğa Kısa Film Yarışması’na başvurular başladı!

İstanbul Lisesi Film Festivali kapsamında düzenlenecek “12. Altın Boğa Kısa Film Yarışması”na başvurular başladı. En iyi kısa film yönetmeninin “Altın Boğa Özel Ödülü”ne sahip olacağı yarışmaya lise öğrencileri katılabilecek.

Yarışmaya, düzenlendiği yıllar boyunca Türkiye’nin farklı illerinden ve kültürlerinden 800’ü aşkın kısa film katıldı. Yarışmanın önceki yıllardaki jüri üyeleri arasında Zeki Demirkubuz, Onur Ünlü, Hasibe Eren, Erkan Can, Atilla Dorsay ve Yekta Kopan gibi alanında yetkin yönetmen, oyuncu ve sinema yazarı bulundu. Ayrıca her yıl sonunda organize edilen ödül törenleriyle genç sinemacıların ustalarla bir araya gelmesi sağlandı.

Türkiye’nin dört bir yanından lise öğrencilerini sinemaya teşvik etmek ve bu alanda başarılarını ödüllendirmek amacıyla düzenlenen yarışma, bu yıl uluslararası platforma da taşınarak farklı kültürlerin sinema çatısı altında bir araya gelmesini hedefliyor.

31
Ara

“Farklı hayatlar, ortak kader, tek öykü..” - Yağmur: Kıyamet Çiçeği

Filmin fragmanı çıktığından beri merakla bekliyordum. Ki Karadeniz yöresinde yaşıyorsanız daha fazla heyecanlandırmıştır eminim. :) Fragmanlarda hep Kazım Koyuncu’yu ön planda tuttuklarından dolayı belgesel tarzı bir filmi bekliyorsunuz fakat izledikten sonra ne yazık ki Kazım Koyuncu’yu çok geri planda bıraktıklarını da göreceksiniz. Şahsen ben Kazım Koyuncu’nun konserlerini, onun Trabzonspor’a olan sevdasına dair daha fazla yer verilmesini beklerdim. Hatta bildiğin yalnızca Kazım Koyuncu’yu konu edinen bir film. Bunun ilk girişimi atıldı ve umarım belgesel tadında yeni bir yapım daha seyrederiz. Bu filmde göremediğimiz konuları ele alan bir belgesel fena olmazdı hani..

Neyse filmimize dönelim biz en iyisi.. :)) Yağmur: Kıyamet çocuğu, 3 karakterin hayatına odaklanıyor. Kazım Koyuncu ile başlıyoruz, Trabzonspor’un şampiyon olacağına gönülden inanan Deli Ahmet’in hikayesi ile sonlandırıyoruz filmi.

13
Kas

”Jacky, sebzelere fısıldayan adamdır..” - Le Chef

Uzun zamandır yazmak istediğim fakat devamlı unuttuğum bir filmdi. Bugün siteye bakarken taslaklarda başlığı görünce devamını getireyim istedim. :) Bu yıl adından çokça bahsedilen Chef filmini seyrettikten sonra bir anda bu filmde buldum kendimi. (Chef filmini de yazacağım inşallah bir ara.. :)) Jean Reno, izlediğim her fransız filminde bir şekilde gözlerimin aradığı o güzel insan bu filmde yer almasa hiç şüphesiz izlenecekler listesinde kaybolup gidecekti bu film de.. -tıpkı diğer filmler gibi..-

Jacky Bonnot, yemek yapmayı seven ve bu konuda uzmanlaşmak istese de işe girdiği yer yerden çok kısa bir süre içerisinde kovulma başarısını göstermiş kişidir. :)) En sonunda kız arkadaşının kendisine bulduğu boyacılık işinde çalışmaya başlamaktan başka çaresi yoktur ve mutfak sevdasından vazgeçip bu işte tutunmak zorundadır.

27
Ağu

“Bir kezle hiç arasındaki fark her şeydir.” - Locke

Tek mekan, tek oyuncu ve ona eşlik eden sesler.. Birçok kişiye hitap etmeyen bu filmler doğru oyuncu-lar- ile harika bir şölene dönüşebiliyor.. Tıpkı bu filmde olduğu gibi.

Güzel bir iş, mutlu bir aile.. Elindeki tüm güzellikleri birkaç saat içerisinde kaybeden bir adamın hikayesine ortak oluyoruz.. İşinde gayet başarılı olan ve son derece önemli bir günün akşamında aldığı bir haber ile bir seçim yapmak zorundadır..

5
Ağu

“Tabiat zalim olabilir ama biz öyle olmak zorunda değiliz.” - Temple Grandin

Uzun zamandır izleme listemde yer alan ama devamlı ertelediğim filmlerden bir tanesiydi Temple Grandin.. Sahi neden izleme listemizde yer alan filmlerin yerini hep yeni filmler alıyor da bu tarz kaliteli yapımları çok geç fark ediyoruz? Bundan böyle izlenecek olarak işaretlendiğinde o film aynı gün izlenecek. Yoksa böyle yıllar sonra izleyipte “Niye bu kadar erteledim ben bunu?” sorusunu kendimize sormayı da bırakacağız. :)

Son zamanlarda biyografi filmlerine merak sardım ve ne bulsam izliyorum. Sahi bu türde film önerileriniz varsa eğer yorum olarak önerirseniz sevinirim.. Neyse neyse filmimize dönelim artık. :) Temple Grandin, 4 yaşında otistik teşhisi koyulmuş ve doktorların tek önerdiği şey hastaneye yatırılması. Nasıl bir aile bu kadar çabuk vazgeçer ki? Ya da onların vazgeçmediği konuda bizler ne kadar çabuk vazgeçebiliyoruz?

© Copyright 2010-2016 Sinemayı Bloglamaya Hazır mısınız?. Tasarım: — Dream Theme.

Üye Girişi Valid XHTML 1.0 Transitional I Love You Wordpress